Rekabet Hukuku
Rekabet hukukunun özü, mal ve hizmet piyasalarında rekabetin korunması, rekabetçi piyasa koşullarının temini ve korunması ve bu suretle tüketici, KOBİ’lerin korunması amacı ve ekonomik verimliliğin artırılması nihai hedefine yönelik yasal ve idari düzenlemelerin sağlanmasıdır. Bu doğrultuda AB ortak pazarına tam entegrasyonun sağlanması da rekabet hukukunun hedefleri arasındadır.
4054 Sayılı Kanun’un uygulanmasında teşebbüs, “piyasada mal veya hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle, bağımsız karar verebilen ve ekonomik bakımından bir bütün teşkil eden birimler” olarak ele alınmaktadır. Rekabet Hukuku açısından Teşebbüs Kavramı, “iktisadi faaliyet”, “bağımsızlık” ve “ekonomik bütünlük” temelinde şekillenmektedir ve ekonomik faaliyetleriyle ilgili kararlarını özgürce verebilen özel veya kamu şirketleri ile serbest meslek sahipleri teşebbüs sayılır, bu anlamda da RKHK hükümlerine tabidir. Bu tanım doğrultusunda rekabeti sınırlayıcı anlaşma, eylem veya kararların kamu teşebbüslerince gerçekleştirilmesi durumunda, bu teşebbüsler de Kanun hükümlerine muhatap olacaktır.
Teşebbüslerin belirli amaçlara ulaşmak için oluşturduğu tüzel kişiliği olan veya olmayan her türlü birliklerdir: dernekler, sanayi ve ticaret odaları, meslek odaları, birlikler, barolar bu kapsamdadır.
Rekabet hukuku açısından tüketici kavramı ise, 4054 sayılı Kanun’un piyasayı koruma amacı doğrultusunda, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un kapsamına dahil edilen tüketici tanımından daha kapsayıcı şekilde yorumlanmaktadır. Bu ayrım, muafiyetler açısından önem arz etmektedir.
Rekabet hukuku çerçevesinde anlaşma, pazarda aynı seviyede faaliyette bulunan (yatay ilişki) rakip teşebbüsler arasında veya üretim/dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyette bulunan (dikey ilişki) teşebbüsler arasında gerçekleştirilen, rakip teşebbüsler arasında karşılıklı fayda temin etmek amacıyla fiyat, arz veya müşteri gibi ekonomik hayat açısından büyük önem arz eden parametrelerin belirlenmesi veya paylaşılmasına yönelik olarak gerçekleşmesi halinde rekabeti sınırlayan ve/veya sınırlayıcı etki doğurabilecek olan, rekabeti ihlal etme endişesi bulunan yazılı veya sözlü, gizli veya açık irade uyuşmalarını veya davranış birlikteliklerini ifade etmektedir. Bu anlamda rakip teşebbüslerin fiyat belirleme yönündeki kartel anlaşmaları gibi, üretici ile bayii arasındaki sözleşmeler de rekabeti sınırlayıcı etki doğurabilecek ve yaptırıma tabi tutulabilecektir (RKHK m.4)
Rekabet hukukunun yöneliminin rakipler arası ilişkiyi korumak olmadığı; piyasadaki rekabeti korumak olduğu unutulmamalıdır. Rakipler arasındaki ilişkinin taraflardan birine haksız ve orantısız şekilde zarar vermesi ihtimali, haksız rekabete ilişkin hükümler ile düzenlenmektedir.
Mal veya hizmet piyasalarında iktisadi faaliyet gösteren teşebbüslerin eylem ve işlemlerini konu alan rekabet kuralları genel olarak üç başlık altında yer almaktadır: teşebbüsler arasındaki rekabeti sınırlayan anlaşma, karar ve uyumlu eylemlerin yasaklanması, belli bir pazarda hâkim durumda olan teşebbüslerin bu durumlarını kötüye kullanmalarının yasaklanması, belirli eşiklerin üzerindeki birleşme ve devralmaların kontrole tabi tutulması.
Karteller, rekabeti azaltmak veya kısıtlamak amacıyla veya bu sonucu doğruacak şekilde belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki ürün fiyatının, pazar paylarının, arz miktarının kısıtlanması veya kotalar konması, ihalelerde danışıklı hareket edilmesi, ürünün satılacağı bölgelerin belirlenmesi vb. eylem ve işlemleri konu edinmek suretiyle bu pazardaki teşebbüsler arasında gerçekleştirilen gizli veya açık anlaşma veya birliktelikleri ifade etmektedir. Rekabet Kurumu nezdinde “centilmenlik anlaşmaları”, kartel anlaşmalarının sıklıkla rastlanan bir türüdür. Kartel anlaşmaları, daha ucuz, daha kaliteli ya da yeni ürünler üretmesi yönündeki baskıyı azaltarak, fiyatların suni olarak rekabetçi dengenin üzerinde oluşmasına neden olmakta, neticede piyasanın bozulması ve tüketicinin zarara uğramasına sebebiyet vermektedir. Kartel anlaşmalarının tespiti halinde para cezaları, idari yaptırım kararları, kartelde belirleyici etkiye sahip olan yöneticilere para cezası verilmesi, hapis cezası uygulanması, özel hukukta zararın üzerinde tazminata hükmedilmesi gibi yaptırımlarla karşılaşılmaktadır.
Kartellerin tespiti ve delillerin daha kısa sürede elde edilebilmesi amacıyla yasal düzenleme konusu edilen “pişmanlık programı”na teşebbüslerce başvurulabilmektedir. Bu halde kartel içerisinde yer alan teşebbüslerin bu kartelin varlığını Rekabet Kurumu’na haber vererek belirli hallerde verilecek cezadan indirim derecesinden başlamak üzere, yaptırıma tabi tutulmama derecesine kadar elde edilebilen avantajlar sağlamaktadır. Pişmanlık programına ilişkin süreç Rekabet Kurulu’nun 15 Şubat 2009 tarihli Kartellerin Ortaya Çıkarılması Amacıyla Aktif İşbirliği Yapılmasına Dair Yönetmelik (Pişmanlık Yönetmeliği) hükümleri uyarınca yürütülmektedir. Pişmanlık programından etkili olarak yararlanılması sonucunda cezai yaptırıma karşı bağışıklık veya cezalarda çeşitli oranlarda indirimler yapılması gündeme gelebilmektedir.
Pişmanlık programlarının kartele taraf olan teşebbüsler bakımından en önemli ve ayrıcalıklı durumun, diğer teşebbüslerden önce Rekabet Kurumu’na başvuruda bulunulması hali olduğu görülmektedir.
Anlaşma, karar ve uyumlu eylemler ile birleşme ve devralmalar Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında düzenlenen hususlar olmakla birlikte Kanun, damping, devlet yardımı ve sübvansiyon gibi ihraç edilen mallar açısından dolaylı veya dolaysız bir fayda sağlanması hususlarına ilişkin düzenlemeler içermemektedir.
Birleşme iki ya da daha fazla teşebbüsün, tüzel kişiliğini kaybederek, var olan ya da yeni oluşturulan bir teşebbüse katılımını; devralma ise devralanın, başka bir teşebbüsün bir kısmı veya tamamı üzerinde, devreden teşebbüsün tüzel kişiliğini kaybetmesi zorunlu olmaksızın elde ettiği mülkiyet kazanımlarını ifade etmektedir. Teşebbüslerin kontrol mekanizmalarında kalıcı değişikliklere sebep olacak şekilde belirli ciro limitlerinin üzerinde gerçekleştirilen birleşme ve devralmaların hukuki geçerlilik kazanması için, 2010/4 sayılı Rekabet Kurulundan İzin Alınması Gereken Birleşme ve Devralmalar Hakkında Tebliğ (2010/4 sayılı Tebliğ) uyarınca, Rekabet Kurulu’na başvurulması zorunludur. Aynı ekonomik aktörlerce kontrol edilen teşebbüslerin birleşmesi ya da bu teşebbüsler arasında gerçekleşen bir devralma kontrol değişikliğine neden olmadığından 7. madde kapsamında değildir. Ortak girişimler hariç olmak üzere, etkilenen bir pazarın bulunmadığı işlemlerde de Kurum’un iznine başvurulması zorunluluğu bulunmamaktadır.
Hâkim durum belirli bir piyasadaki bir veya daha fazla teşebbüsün, tek başına fiyat, arz, üretim ve dağıtım miktarı gibi ekonomik parametreleri belirleyebilme gücünü, hakim durumun kötüye kullanılması yasağı ise açıklanan bu gücün piyasa koşullarına, rakiplere ve/veya müşterilere zarar verecek ve rekabetin sınırlanması etkisini doğuracak şekilde kötüye kullanılması yasağını ifade etmektedir. Hâkim durumun tespitinde, pazar payı, pazara giriş engelleri, dikey bütünlük, ürünün ikame edilebilirliği, ürünün niteliği gibi unsurlar dikkate alınmakta, incelemede teşebbüsün (veya birden fazla teşebbüsün), 4054 sayılı Kanun’da hâkim durum için öngörülen, rakiplerinden ve müşterilerinden önemli ölçüde bağımsız hareket edip edemediği değerlendirilmektedir. Kanun’a göre, sayılanlarla sınırlı olmamak üzere, rakip teşebbüslerin faaliyetlerinin zorlaştırılması, pazara yeni girmek isteyen teşebbüslerin engellenmesi, eşit durumdaki alıcılara farklı koşullar uygulanması, bir mal ile birlikte başka bir malın da alımının şart koşulması hakim durumun kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilmektedir.
Rekabet Kurulu, teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin başvurusu üzerine iddia konusu bir anlaşmanın, kararın, eylemin veya birleşme ve devralmanın, 4054 sayılı Kanun’un 4, 6 ve 7’nci maddelerine aykırılık oluşturmadığını menfi tespit kararı ile tespit edebilir.
Rekabet hukukunda düzenlenen kontrol ve yasaklama mekanizmaları, mal ve hizmet piyasalarında kartelleşme ve tekelleşmenin önüne geçilmesini hedeflemektedir. Rekabeti sınırlayıcı yönü bulunmakla birlikte, iktisadi etkinlik/fayda yaratan anlaşmalar ve işbirlikleri açısından muafiyet rejimi uygulanması söz konusu olabilmektedir. Kartel anlaşmaları dışındaki aynı (yatay) veya farklı (dikey) pazar seviyelerinde bulunan teşebbüsler arasındaki anlaşmalar muafiyet sistemi altında rekabet kurallarında öngörülen yasaktan muaf tutulabilmektedir.
Rekabet hukuku bakımından bazı anlaşmaların, rekabeti sınırlayıcı etkileri ile yarattıkları toplumsal zarardan daha fazla toplumsal fayda yaratabilmesi ihtimali, beklenen net rekabetçi faydanın elde edilebilmesini teminen söz konusu anlaşmaları, istisnai konumdaki muafiyetler kapsamında değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır
Muafiyet koşulları 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenmektedir:
(a) Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması,
(b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması,
(c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması,
(d) Rekabetin (a) ve (b) bentlerindeki amaçların elde edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması.
Rakipler Arası Anlaşmalar
Rakipler arasında üretim, dağıtım, pazarlama gibi herhangi bir faaliyette uzmanlaşma, teknoloji transferi ya da ortak Ar-Ge çalışmaları yürütülmesi gibi amaçlarla akdedilen anlaşmalar, tarafları arasında işbirliği yaratarak ticari kararların birlikte alınması ya da üçüncü teşebbüslerin faaliyetlerinin zorlaştırılması gibi rekabeti kısıtlayıcı etkiler doğurabileceği gibi, bu tür anlaşmaların etkinlik doğurucu yönleri de söz konusu olabilmektedir.
Dikey Anlaşmalar, üretim ve dağıtım zincirinin farklı aşamalarında yer alan teşebbüsler arasında malların alımı, satımı ya da yeniden satımı amacıyla akdedilen ve kimi durumlarda rekabetçi etki doğurabildiği gibi kimi hallerde de pazar gücü sağlama ve üçüncü teşebbüslerin faaliyetlerini zorlaştırma suretiyle rekabeti sınırlayıcı etkiler doğurabilmektedir. Bayilik anlaşmaları, dikey anlaşmalara örnek gösterilebilir.
Bu etkileri nedeniyle dikey anlaşmaların, net rekabetçi etki yaratması halinde grup veya bireysel muafiyet rejimi altında 4054 sayılı Kanun’un 4. madde yasağından muaf tutulabilmektedir.
Rekabeti sınırlayıcı yönleri bulunan dikey anlaşmalar grup muafiyeti kapsamında yer almamaları halinde 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesi çerçevesinde muafiyet incelemesine tabi tutularak yarattıkları fayda ve sebep oldukları zarar yönüyle ele alınırlar. Bu tür anlaşmalara ilişkin bildirim yükümlülüğü bulunmamakta olup böyle anlaşmaların akdedilmesi halinde rekabeti kısıtlayıcı etki, rekabetçi etki ve muafiyet değerlendirmesinin öncelikle teşebbüs ve teşebbüs birliklerince yapılması gerekmektedir.
Tüm sektörlerde uygulanabilecek belirli koşullar altında bayilik anlaşmalarının muafiyete tabi tutulmasına ilişkin yasal düzenlemeler 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyet Tebliği’nde (2002/2 sayılı Tebliğ) ve Tebliğ’in uygulanma esasları Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz’da detaylı olarak açıklanmaktadır.
Motorlu taşıtlar sektöründe gerçekleştirilen bayilik anlaşmalarına yönelik olarak ise 2005/4 sayılı Tebliğ çıkarılmıştır, uygulanma esasları Motorlu Taşıtlar Sektöründeki Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere İlişkin Grup Muafiyeti Tebliğinin Açıklanmasına Dair Kılavuz’da detaylı olarak açıklanmaktadır.
Grup muafiyeti kapsamına girmeyen dikey anlaşmalar 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesi çerçevesinde bireysel muafiyet değerlendirmesine tabi tutulabilmektedir.
Muafiyet Rejimi
Kural olarak rekabeti sınırlayıcı etki yaratan; fakat bazı durumlarda yarattığı iktisadi stimülasyon nedeniyle, hakkında yaptırım uygulanması zorunluluğunu ortadan kaldırmayı gerekli kılan anlaşmalar yönünden, muafiyet rejimine tabi tutulma koşulları aşağıda sıralanmıştır:
(a) Malların üretim veya dağıtımı ile hizmetlerin sunulmasında yeni gelişme ve iyileşmelerin ya da ekonomik veya teknik gelişmenin sağlanması
(b) Tüketicinin bundan yarar sağlaması
(c) İlgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan kalkmaması ve
(d) Rekabetin (a) ve (b) bentlerinde ifade edilen amaçların elde edilmesi için zorunlu olandan fazla sınırlanmaması
Muafiyet rejimine tabi tutulabilmesi için somut olaydaki anlaşmaların, yukarıda sayılan koşulları kümülatif olarak karşılaması zorunlu olup; muafiyet verilmesi, muafiyet için aranan ek koşulların belirlenmesi ve muafiyetin süresi, yenilenmesi gibi hususlar Kurum’un takdir yetkisindedir.
Muafiyet rejimi grup muafiyeti ve bireysel muafiyet şeklinde iki temel ayrım içermektedir.
Kurul tarafından grup muafiyeti kapsamında yayımlanan tebliğler ile belirlenen konulardaki anlaşma türleri, Kanunun 4. maddesi uygulamasından grup olarak muaf tutmaktadır. Grup muafiyeti kapsamındaki anlaşma ve kararlar kendiliğinden muafiyetten yararlanmakta, ayrıca bildirim gerektirmemektedir. Dolayısıyla Kuruma muafiyet başvurusu yapılmadan önce, söz konusu anlaşmanın grup muafiyeti kapsamında olup olmadığı teşebbüs tarafından değerlendirilmelidir.
Hâlihazırda yürürlükte olan grup muafiyeti tebliğleri Kurum’un internet sayfasında güncel olarak yayımlanmaktadır. Özel muafiyet konuları ve kılavuzlar, AR-GE çalışmalarını, Motorlu Taşıtlar Sektörünü, Teknoloji Transferi işlemlerini, Sigorta Sektörünü, Uzmanlaşma Anlaşmalarını ilgilendirmektedir.
Bireysel muafiyet değerlendirmesi grup muafiyeti kapsamında yer almayan anlaşmalar için söz konusu olup, bireysel muafiyet bakımından da Rekabet Kurulu’na bildirim yapılması şartı bulunmamaktadır. Dolayısıyla Kuruma muafiyet başvurusu yapılmadan önce, söz konusu anlaşmanın grup muafiyeti kapsamında olup olmadığı teşebbüs tarafından değerlendirilmelidir.
Özelleştirmelere Yönelik Birleşme / Devralma Kontrolü
Kamu teşebbüslerinin özel sektör teşebbüsleri tarafından devralınması yoluyla gerçekleşen özelleştirmeler, Kanun’un “Birleşme ve Devralmalar” başlıklı 7. maddesi kapsamında ele alınmakta, ancak bu madde kapsamına dahil olsa da özelleştirmeler hakkında, özel sektör teşebbüslerinden ayrılacak şekilde, Özelleştirme Yoluyla Devralmaların Hukuki Geçerlilik Kazanabilmeleri İçin Rekabet Kurumuna Yapılacak Ön Bildirimlerde Ve İzin Başvurularında Takip Edilecek Usul Ve Esaslar Hakkında Tebliğ (Tebliğ No:2013/2) uygulanmaktadır.
Tebliğ’e göre, özelleştirilecek teşebbüs ya da mal veya hizmet üretimine yönelik birimin cirosunun 30 milyon Türk Lirasını aşması halinde, ihale şartlarının kamuoyuna duyurulmasından önce Rekabet Kurumuna ön bildirimde bulunulması ve Rekabet Kurulu Görüşünün alınması; Ön bildirim aşamasının ardından nihai devir işleminin yapılacağı aşamada Özelleştirme İdaresi tarafından Rekabet Kurumuna izin başvurusu yapılması, ihale işleminin sonuçlanmasından sonra ise Özelleştirme İdaresi’nin Özelleştirme Yüksek Kuruluna teklifleri sunması zorunludur.
İdari Soruşturma Süreci, İtiraz ve Yargılama Süreçleri ve deneyimlerimiz
Rekabet İhlallerine İlişkin Soruşturmalar
4054 sayılı Kanun uyarınca rekabet ihlallerine ilişkin soruşturmalar devam ederken, idari işlem aşamasında, taraf teşebbüs savunmalarının alınması, sözlü savunma toplantısı yapılması, başka bir deyişle idari makam önünde idari yargılama benzeri bir usul izlenmesi söz konusudur. Bu usul, tarafların dinlenilme hakkının ve etkin başvuru hakkının korunduğu ve uygulandığı bir sistem yaratmayı amaçlamakta olup, bu amaç doğrultusunda yargılama benzeri bir faaliyet Kurulca yürütülmektedir. Yine soruşturma süresince tarafların, savunmalarını gerçekleştirebilmek amacıyla belge ve bilgi inceleme hakkı bulunmakta, etkin olarak kullanılması soruşturma aşamasında çeşitli faydalar sağlamaktadır. Öte yandan savunma hakkının kullanılmasının bir gereği olarak, Kurum’un da bilgi ve belgeleri taraflarla paylaşma yükümlülüğü bulunmaktadır.
Önaraştırma/Araştırma Aşaması
Gerçek ve tüzel kişilerin, rekabet ortamını bozduğu iddiasıyla teşebbüs faaliyetlerine ilişkin ihbar veya şikâyette bulunma haklarını kullanması veya Rekabet Kurumu’nca re’sen yapılan incelemeler sonucunda Kurul tarafından belli bir piyasadaki teşebbüsler/teşebbüs birlikleri ile araştırmaya konu edilen uyumlu eylemler ve failleri hakkında toplu veya tekil olarak önaraştırma veya doğrudan araştırma başlatılabilmektedir.
Yapılan ihbar veya şikâyetler ciddi görülmezse Rekabet Kurulu’nca açıkça reddedilmekte veya 60 gün içerisinde cevap verilmeyerek reddedilmiş sayılmaktadır.
Önaraştırma kararı verilmesi durumunda önaraştırma raporu 30 gün içerisinde hazırlanarak Rekabet Kurulu’na sunulur. Kurul 10 gün içerisinde raporu değerlendirerek soruşturma açılmasına gerek olup olmadığına karar verir. Soruşturma açılması kararının alınması halinde 6 aylık soruşturma süreci başlamış olur.
Soruşturma açılması kararı, verildiği tarihten itibaren 15 gün içinde taraflara bildirilir ve tarafların ilk yazılı savunmalarını 30 gün içinde göndermeleri istenir. İhbar veya şikâyet üzerine soruşturma açılması kararı verilmişse, hazırlanan bildirim yazıları ilgili taraflara tebliğ edilir.
Soruşturma Aşaması
Birinci yazılı savunmanın ardından bilgi isteme ve yerinde incelemelerle elde edilen tüm deliller değerlendirilerek soruşturma raporu hazırlanır ve Kurul’a ve taraflara tebliğ edilir. Soruşturma süresi gereklilik halinde 6 aylık süre bir defaya mahsus olmak üzere en çok 1 katına kadar uzatılabilir.
Rekabet Kurulu’na ve taraflara tebliğ edilen soruşturma raporuna karşı taraflar 30 gün içerisinde ikinci yazılı savunmalarını gönderirler. İkinci yazılı savunmaların intikalinden sonra soruşturma heyeti, 15 gün içinde ek görüşünü hazırlar. Ek görüşe karşı yapılan üçüncü yazılı savunmadan sonra tarafların talebi veya Kurul tarafından gerekli görülmesi halinde re’sen karar alınmak suretiyle sözlü savunma toplantısı düzenlenebilir. Sözlü savunma toplantısı yapıldıktan sonra aynı gün, bu mümkün olmazsa gerekçesi ile birlikte 15 gün içinde Rekabet Kurulu tarafından nihai karar verilir.
Sözlü savunma toplantısının yapılmadığı halde, nihai karar soruşturma safhasının bitiminden itibaren 30 gün içinde verilir.
Kurul kararları hakkında, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 60 günlük yasal süre içinde iptal davası açılabilir. Rekabet Kurulu kararlarında sonuç doğurucu süreler, gerekçeli kararın taraflara tebliği tarihinden itibaren başlar. Kurul kararlarına karşı Ticaret Bakanlığına başvurulması halinde, Bakanlığın bir üst merci olmaması sebebiyle, dava süresi hakkında İYUK m. 11 uygulanmayacak, bu halde dava süresi durmayacaktır.
İdari yaptırım kararlarına karşı idare mahkemesinde dava açılabilir. Kurul kararlarına karşı açılan her türlü dava öncelikli işlerden sayılır. Yargı yoluna başvurulması, kararların uygulanmasını ve idarî para cezalarının takip ve tahsilini durdurmaz.
Rekabet Kurulu tarafından hakkında soruşturma açılan teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin veya nihai inceleme başlatılan birleşme devralma işlemi taraflarının, soruşturma/nihai inceleme raporunun tamamlanmasından önce bir ve soruşturma/nihai inceleme raporunun tamamlanmasından sonra iki defa olmak üzere toplam üç kez yazılı savunma yapma hakları bulunmaktadır.
Tarafların ilk yazılı savunmalarını bildirimin tebliğinden itibaren 30 gün, soruşturma raporuna karşı itiraz ve savunmaların, raporun tebliğinden itibaren 30 gün; İkinci yazılı savunmaların intikalinden sonra Kurulca 15 gün içinde hazırlanacak ek görüşe ilişkin cevap ve itirazların da ek görüşün tebliğinden itibaren ilişkin itiraz ve savunmaların 30 gün içinde öne sürülmesi gerekmektedir.
Sözlü Savunma Toplantıları
Sözlü savunma toplantısı, tarafların sözlü savunma hakkını kullanmak istediklerini bildirmeleri üzerine veya Kurul tarafından sözlü savunma toplantısı yapılmasına re’sen karar verilmesi halinde yapılır. Davet yazıları en geç sözlü savunma toplantı tarihinden otuz gün önce ilgili taraflara tebliğ edilir. Davet yazılarında, teşebbüslerden kullanacakları her türlü delil ve ispat vasıtalarının ve mümkünse kimlerin temsil edeceğinin sözlü savunma toplantı tarihinden en geç yedi gün önce bildirilmesi talep edilir.
Sözlü savunma toplantısı Kurul Başkanı veya Kurul Başkanının toplantıya katılmadığı durumlarda Kurul İkinci Başkanı tarafından sevk ve idare edilir. Kurul, sözlü savunma toplantısında tarafları ve varsa şikâyetçiyi ayrı ayrı veya birlikte dinleyebilir. Toplantının gizli olarak yapılmasına karar verebilir.
Sözlü savunma toplantısına hakkında soruşturma/nihai inceleme yürütülen taraflar veya bunların temsilcileri ile doğrudan ya da dolaylı menfaati olduğunu oturumdan önce Kurula ispatlayanlar ya da onların temsilcileri katılabilir. Sözlü savunma toplantılarında rekabet hukuku alanında uzman danışmanlar ve avukatları savunma yapma yetkisi bulunmaktadır.
Menfi Tespit
Rekabet Kurulu, ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin yasada öngörülen usule uygun olarak başvuruda bulunması üzerine, bir anlaşmanın, kararın, eylemin veya birleşme ve devralmanın 4054 sayılı Kanunun 4, 6 ve 7. maddelerine aykırı olmadığını gösteren bir menfî tespit belgesi verebilmektedir. Bu aşamada karar verilebilmesi için gerekli bilgi, belge ve deliller teşebbüs/birliklerince sunulmalıdır. Bu nedenledir ki Rekabet Kurulu Kanunun 13. maddesindeki şartlar çerçevesinde görüşünden her zaman dönebilmektedir.
Kurul’un Bilgi İsteme ve Yerinde İnceleme Yetkisi
Rekabet Kurulu, görevleri kapsamında gerekli gördüğü her türlü bilgiyi tüm kamu kurum ve kuruluşlarından, teşebbüs ve teşebbüs birliklerinden isteyebilir. İlgililer Kurul tarafından talep edilen bilgileri yine Kurul tarafından tayin edilecek sürede vermek zorundadırlar.
Rekabet Kurulu 4054 sayılı Kanun’la kendisine verilen görevleri yerine getirirken gerekli görmesi halinde meslek personeli eliyle yerinde inceleme yetkisini kullanabilir. Yerinde inceleme yetkisi her türlü evrakın incelenmesini, suretlerinin alınmasını, yazılı ve sözlü açıklama istenmesini, malvarlığına ilişkin mahallinde incelemeyi içerir. Teşebbüs ve teşebbüs birlikleri, bunların iştirakleri ile bunlarla ilişkisi olan gerçek ve tüzel kişiler, görevli meslek personeline işyerlerinde geçici çalışma yeri sağlamak konusunda gerekli kolaylığı göstermek; yazılı veya sözlü istenilecek her türlü bilgiyi vermek; defterleri, her türlü evrak ve belgeleri gizli dahi olsa vermek, her türlü mal varlıklarına dair açıklamalarda bulunmak, bu durumları tespit eden tutanakları imzalamakla yükümlüdürler.
Bu yükümlülüklere aykırı ve Kurum personelinin görevlerinin yerine getirilmesini engelleyici davranışlar idari para cezasına tabidir. İzne tabi birleşme ve devralmaların izin alınmaksızın gerçekleştirilmesi, muafiyet/menfi tespit başvurularında yanlış veya yanıltıcı bilgi verilmesi ve talep edilen bilgilerin tam ve doğru bir şekilde verilmemesi durumları da 4054 sayılı Kanun uyarınca teşebbüslere bir önceki mali yıl sonunda oluşan yıllık gayri safi gelirlerinin binde biri oranında idari para cezası yaptırımına tabidir.
İncelemenin engellenmesi veya böyle bir ihtimalin bulunması halinde, inceleme, sulh ceza hâkimi kararıyla yapılır.
Belgelerin doğru ve eksiksiz teslim ve tevdiine ve inceleme için gerekli kolaylıkların sağlanmasına rağmen yaptırım uygulanması halinde, söze konu karar bir idari işlem niteliğinde olduğundan, bu tür bir cezai işlemin iptali istemiyle idare mahkemelerinde iptal davası açılabilecektir.
4054 sayılı Kanun kapsamında yalnız teşebbüslerin değil, yönetici ve çalışanlarının da idari ve cezai yaptırıma tabi tutulabilecekleri unutulmamalıdır. Kanun’un 16. Maddesine göre Kanunun 4., 6. ve 7. maddelerinde yasaklanmış davranışlarda bulunan teşebbüs veya teşebbüs birliklerine, karar tarihinden bir önceki mali yıl sonunda oluşan yıllık gayri safi gelirin yüzde onuna kadar; ihlalde belirleyici etkisi olduğu saptanan söz konusu teşebbüs ya da teşebbüs birliği çalışanlarına ise, verilen cezanın yüzde beşine kadar idari para cezası verilmektedir. Ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenler bu bölüm altında düzenlenmiştir bu nedenler, kısaca şöyle sıralanabilir: İhlalin tekerrürü, İhlalin süresi, Firma ya da birliklerin pazar gücü, Firma ya da birliklerin ihlalin gerçekleşmesindeki belirleyici etkisi, Firma ya da birliklerin verilen taahhütlere uyup uymaması, Firma ya da birliklerin incelemeye yardımcı olup olmaması, Gerçekleşen veya gerçekleşmesi muhtemel zararın ağırlığı, pişmanlık programına aktif katılım.
Rekabet Kurulu Soruşturma ve Karar Süreleri
Kurum tarafından yayımlanan verilere göre önaraştırma, birleşme / devralma ve muafiyet gibi görece kısa içerikteki kararlar, yaklaşık birkaç ayda idari kesinlik kazanıp yayımlanabilmekte; öte yandan soruşturma ve nihai inceleme gibi uzun erimli ve belirli usûl süreçlerine tâbi dosyalarda gerekçeli nihai kararların hazırlanması için daha uzun sürelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bakımdan, ilgili dosyanın kapsamının derinliği ve genişliği, taraf sayısının ve ticari sırların fazlalığı, dosyanın safahatına ilişkin bilgiler, içtihat yaratıcı yönünün bulunması gibi birtakım hususlara bağlı olarak soruşturma vb. uzun usul süreçlerine dayalı kararlar, diğer kararlara kıyasla daha uzun sürelerde idari kesinlik kazanabilmektedir.
Rekabet Kurulu, Soruşturma aşamasında tarafsızlık, öngörülebilirlik, hesap verebilirlik, hızlı karar alma (usul ekonomisi), katılımcılık, uzmanlık, etkinlik ilkelerine uygun davranmakya görevlidir.